KOZMETİK ÜRÜNLERİN TARİHİ
Kozmetiğin tarihi insanlık tarihi kadar eskidir ve
neredeyse yeryüzünde ki tüm toplumlarda Kozmetik öteden beri
kullanılagelmiştir.
Kozmetik ürünlerin kullanımıyla ilgili ilk
arkeolojik veriler eski mısır da bulunmuştur ve M.Ö 4000 yıllarına
aittir.
Eski Yunan ve Roma döneminde de kozmetik kullanımı oldukça yaygındır.
Romalılarda ve eski mısırda zehirli etkileri bilinmeksizin sadece daha güzel görünme adına yaygın şekilde kurşun ve cıva kullanmışlardır.
İncil’den yapılan alıntılıra bakılırsa bu dönemde parfüm olarak boswellia ağacının özü ve özel bir kahve türü olan myrrh kullanılmıştır ( İncil exodus 30-34 ).
Efesliler ise yanlarında sürekli olarak aromatik kokulu yağ kesecikleriyle dolaşmışlardır.
Mısırlıların makyaj yaparken kullandıkları malzemeler ise çok çeşitlidir.
Örneğin göz altını boyamakta rastık kullanmışlardır.
Rastık; kurşun,bakır,badem külü,odun isi vs gibi malzemelerden üretilmekteydi.
Mısırlılar, göz çevresinin boyanmasıyla şeytanın savuşturulduğuna ve görüşün daha da berrak hale geldiğine inanıyorlardı
hatta göz çevresine makyaj yapmamak neredeyse çıplaklıkla eşdeğer sayılıyordu.
Eski Yunan ve Roma döneminde de kozmetik kullanımı oldukça yaygındır.
Romalılarda ve eski mısırda zehirli etkileri bilinmeksizin sadece daha güzel görünme adına yaygın şekilde kurşun ve cıva kullanmışlardır.
İncil’den yapılan alıntılıra bakılırsa bu dönemde parfüm olarak boswellia ağacının özü ve özel bir kahve türü olan myrrh kullanılmıştır ( İncil exodus 30-34 ).
Efesliler ise yanlarında sürekli olarak aromatik kokulu yağ kesecikleriyle dolaşmışlardır.
Mısırlıların makyaj yaparken kullandıkları malzemeler ise çok çeşitlidir.
Örneğin göz altını boyamakta rastık kullanmışlardır.
Rastık; kurşun,bakır,badem külü,odun isi vs gibi malzemelerden üretilmekteydi.
Mısırlılar, göz çevresinin boyanmasıyla şeytanın savuşturulduğuna ve görüşün daha da berrak hale geldiğine inanıyorlardı
hatta göz çevresine makyaj yapmamak neredeyse çıplaklıkla eşdeğer sayılıyordu.
Cilt bakımında ise mısırlılar sütü yoğun olarak
kullanmışlardır.
Kleopatra’nın cildini dinlendirmek ve güzelleşmek için süt banyoları yaptığı bilinmektedir.
Kleopatra’nın cildini dinlendirmek ve güzelleşmek için süt banyoları yaptığı bilinmektedir.
Bugün Avustralya’da “eşek sütü” kullanılarak
üretilmiş kremler pazarda yer almaktadır.
Afrika yerlileri kına ve rastık, kuzey ve güney Amerika yerlileri ise aynı dönemde bitki boyaları ve is ile yüz ve vücutlarını boyuyorlardı.
Afrika yerlileri kına ve rastık, kuzey ve güney Amerika yerlileri ise aynı dönemde bitki boyaları ve is ile yüz ve vücutlarını boyuyorlardı.
Bu törensel zamanların vazgeçilmez bir öğesiydi.
Orta doğuda ise kozmetik ürünlerini sadece eski iran’lıların (
persler ) yoğun olarak kullandıkları yönünde veriler vardır.
Arap kabilelerinin tarihi genellikle İslam
dininin tarihiyle özdeşleşmiştir ve
Arapların İslam dinini seçmelerinden sonra “kontrol edilemeyen arzuları körüklediğine” inanmalarıyla kozmetik ürünleri kullanmadıkları bilinmektedir.
Arapların İslam dinini seçmelerinden sonra “kontrol edilemeyen arzuları körüklediğine” inanmalarıyla kozmetik ürünleri kullanmadıkları bilinmektedir.
Zaman içinde İslam inanışında da kollara ayrılma
gerçekleşmiş ve bazı Müslümanlar kozmetik ürünleri kullanmaya
başlamışlardır.
Arap bilim adamlarından olan ve 30 ciltlik tıp ansiklopedisi EL-TASRIF i yazan Ebu El Kasım El Zahravi ( M.S 936- 1013 ) nin bu çalışmasının 19. cildi Kozmetik ürünlere ayrılmıştır.
Arap bilim adamlarından olan ve 30 ciltlik tıp ansiklopedisi EL-TASRIF i yazan Ebu El Kasım El Zahravi ( M.S 936- 1013 ) nin bu çalışmasının 19. cildi Kozmetik ürünlere ayrılmıştır.
Daha sonra bu eserlerin Latinceye çevirisi
yapılarak tüm batı dünyasının yararlanması sağlanmıştır.
El-Zahravi, Kozmetiği tıbbın bir kolu olarak değerlendirmiştir hatta kozmetiği “güzellik ilacı” olarak betimlemiştir.
Eserlerinde, aromatik bitkilerden kokular elde etmeyi, daha sonra bu kokulardan yararlanarak kalıplar halinde koltuk altı ve
dudak için bakım ürünleri üretmeyi detaylı bir şekilde anlatmıştır.
Güney asyada ve özellikle Hindistan’da kına M.S 4.cü yüzyıldan bu yana yoğun olarak kullanılmıştır.
Kına genellikle saç boyamakta kullanılsa da, Hindu düğünlerinde geleneksel el ve ayak boyama içinde kına tercih edilmiştir.
Ayrıca rastık hint kültürünün yüzyıllardır ayrılmaz bir parçası olmuştur.
Ancak unutmamak gerekir ki rastık, FDA ( Amerikan ilaç ve gıda dairesi ) tarafından kullanılması yasaklanan zehirli maddelerden biridir.
Çin soyluları M:Ö 3000 den bu yana tırnaklarını parlak gösterebilmek için arap reçinesi, yumurta akı, jelatin ve balmumu kullanmışlardır.
Sıradan Çinlilerin tırnaklarına aynı işlemi yapmaları ise yasaklanmıştır.
Yüz boyanmasında ise soyluluğun seviyesine göre altın ya da gümüş renkli boyalar kullanılmıştır.
El-Zahravi, Kozmetiği tıbbın bir kolu olarak değerlendirmiştir hatta kozmetiği “güzellik ilacı” olarak betimlemiştir.
Eserlerinde, aromatik bitkilerden kokular elde etmeyi, daha sonra bu kokulardan yararlanarak kalıplar halinde koltuk altı ve
dudak için bakım ürünleri üretmeyi detaylı bir şekilde anlatmıştır.
Güney asyada ve özellikle Hindistan’da kına M.S 4.cü yüzyıldan bu yana yoğun olarak kullanılmıştır.
Kına genellikle saç boyamakta kullanılsa da, Hindu düğünlerinde geleneksel el ve ayak boyama içinde kına tercih edilmiştir.
Ayrıca rastık hint kültürünün yüzyıllardır ayrılmaz bir parçası olmuştur.
Ancak unutmamak gerekir ki rastık, FDA ( Amerikan ilaç ve gıda dairesi ) tarafından kullanılması yasaklanan zehirli maddelerden biridir.
Çin soyluları M:Ö 3000 den bu yana tırnaklarını parlak gösterebilmek için arap reçinesi, yumurta akı, jelatin ve balmumu kullanmışlardır.
Sıradan Çinlilerin tırnaklarına aynı işlemi yapmaları ise yasaklanmıştır.
Yüz boyanmasında ise soyluluğun seviyesine göre altın ya da gümüş renkli boyalar kullanılmıştır.
Daha az soylu olanlar ise kırmızı ve siyah
renklerle yüzlerini boyamışlardır. Japonya’da geyşaların yüzlerine
makyaj yapmaları zorunluydu.
Bu amaçla yalancı safran (Carthamus tinctorius ) kullanmışlardır.
Bu amaçla yalancı safran (Carthamus tinctorius ) kullanmışlardır.
Saçlarına yumuşatılmış balmumu sürmüşler,
yüzlerini ise pirinç tozundan elde ettikleri pudra ile
renklendirmişlerdir.
Avrupa’da ortaçağ, Rönesans ve endüstri
devrimine kadar geçen dönemde sıradan insanlar,
dışarıda tarımsal işlerde çalışmak zorundaydılar dolayısıyla beyaz tenli Avrupa ırkı güneşten esmerleşiyordu.
Daha soylu erkek ve kadınların ise boş zamanları olduğundan ve güneş altında çalışmak zorunda olmadıklarından ten renkleri değişmiyordu.
dışarıda tarımsal işlerde çalışmak zorundaydılar dolayısıyla beyaz tenli Avrupa ırkı güneşten esmerleşiyordu.
Daha soylu erkek ve kadınların ise boş zamanları olduğundan ve güneş altında çalışmak zorunda olmadıklarından ten renkleri değişmiyordu.
Dolayısıyla Avrupa’da ten rengi insanların soylu
olup olmadıklarını anlayabilmek için bir kriter haline gelmişti.
Soylular ten renklerini daha beyaz gösterebilmek amacıyla yüzlerine pudra ya da arsenik karışımlı beyaz kurşun sürüyorlardı bu sayede
daha da aristokrat bir görünüm elde ettiklerini düşünüyorlardı.
Soylular ten renklerini daha beyaz gösterebilmek amacıyla yüzlerine pudra ya da arsenik karışımlı beyaz kurşun sürüyorlardı bu sayede
daha da aristokrat bir görünüm elde ettiklerini düşünüyorlardı.
İngiltere’de 1.Elizabeth yüzünü beyaz kurşunla
süsleyen ( gençlik maskesi olarak tarihe geçmiştir ) en meşhur
simalardan biriydi.
Anadolu, yüzyıllar boyunca ipek yolu rotasında bulunduğundan eski dünyada her ne varsa buraya ulaşıyordu.
Anadolu, yüzyıllar boyunca ipek yolu rotasında bulunduğundan eski dünyada her ne varsa buraya ulaşıyordu.
Kına, Anadolu halkının düğün törenlerinde el ve
ayaklarını boyamak ve saç renklerini değiştirmek için kullandıkları
bir ürün olmuştur.
Ayrıca özel bir toprak türü olan “ kil “ de
saçları beslemek ve yumuşaklık kazandırmak için kullanılmıştır.
20. ci yüzyıla gelindiğinde ise Avrupa ve
Amerika’da makyaj yapmak, modaya uymanın göstergelerinden biri
haline gelmiştir.
Özellikle tiyatro,müzikal ve bale gibi sahne sanatlarının çok yaygın olduğu bu dönemde önemli başrol oyuncuları bu eğilimi tetiklemişlerdir.
Özellikle tiyatro,müzikal ve bale gibi sahne sanatlarının çok yaygın olduğu bu dönemde önemli başrol oyuncuları bu eğilimi tetiklemişlerdir.
Bu oyuncular arasında en ünlü olanları ise
Mathilde Kschessinska, Sarah Bernhardt tır.
Ancak hiç kuşku yok ki Kozmetiğin bu denli hızla yayılmasının esas lokomotifi California Hollywood ta ortaya çıkan sinema endüstrisidir.
Ancak hiç kuşku yok ki Kozmetiğin bu denli hızla yayılmasının esas lokomotifi California Hollywood ta ortaya çıkan sinema endüstrisidir.
Kozmetik sektöründe ki hızlı talep patlamasını
erken fark eden Max Factor, Elizabeth Arden, Helena Rubinstein gibi
firmalar bu dönemde kurulmuşlardır.
Modern zamanların ilk sentetik saç boyası L’oreal in de kurucusu olan Eugène Schueller tarafından 1907 de bulunmuştur.
1936 da ise Eugène Schueller ilk güneş koruyucu kremi piyasaya sürmüştür. 1920 lerin “yeni nesil” kırmızı ruj, kırmızı oje, koyu renk göz makyajı, bronz cilt görünümü ise
Coco Chanel tarafından yaratılmıştır.
Modern zamanların ilk sentetik saç boyası L’oreal in de kurucusu olan Eugène Schueller tarafından 1907 de bulunmuştur.
1936 da ise Eugène Schueller ilk güneş koruyucu kremi piyasaya sürmüştür. 1920 lerin “yeni nesil” kırmızı ruj, kırmızı oje, koyu renk göz makyajı, bronz cilt görünümü ise
Coco Chanel tarafından yaratılmıştır.
Böylece soyluların beyaz tenli gibi görünmesi
saplantısı da yıkılmıştır.
Chanel hem erkeklerin hem de bayanların bronz ten görünümü elde edebilmeleri için düzinelerce farklı renkte ve türde ürün üretmiştir.
Ancak Asya’da hala beyaz tenli olabilmek bir ayrıcalık olarak görünmektedir.
Chanel hem erkeklerin hem de bayanların bronz ten görünümü elde edebilmeleri için düzinelerce farklı renkte ve türde ürün üretmiştir.
Ancak Asya’da hala beyaz tenli olabilmek bir ayrıcalık olarak görünmektedir.
1960-1970 lere gelindiğinde batı dünyasında
esmeye başlayan feminizm rüzgarı ve “bir obje değil bir birey”
olarak görünme isteği,
bayanların “sıfır makyaj” ı tercih etmelerine yol açmıştır.
bayanların “sıfır makyaj” ı tercih etmelerine yol açmıştır.
1970 lerden sonra ise kozmetik ürünleri “doğal
görünüm” sağlayan ve “çekici görünüm” sağlayan olarak iki grupta
trend yakalamıştır.
İlk deodorant 1888 de,Roll-on deodorant 1952 de,
gazlı deodorantlar ise 1965 te üretilmeye başlanmıştır,
ancak ozon tabakasına zarar verdiği gerekçesiyle Kyoto protokolünü imzalayan ülkelerde eski nesil gazlı deodorantların üretilmesi ve
satışa sunulması yasaklanmış durumdadır.
ancak ozon tabakasına zarar verdiği gerekçesiyle Kyoto protokolünü imzalayan ülkelerde eski nesil gazlı deodorantların üretilmesi ve
satışa sunulması yasaklanmış durumdadır.
1990 lı yıllardan sonra ise yaşlanma
karşıtı,bilimsel verilere dayanan dermo-kozmetik ürünler,
nanozomlar, peptidler,doğal ajanlar içeren ürünler,
doğaya zarar vermeyen renkli kozmetikler, amonyak içermeyen organik saç boyaları, SLES ( Sodium lauryl ether sulfate ) ve SLS ( Sodium lauryl sulfate ) içermeyen özel şampuanlar,
erkekler ve çocuklar için özel olarak üretilmiş kozmetikler vs artan oranlarda Pazar payı bulmaktadırlar.
doğaya zarar vermeyen renkli kozmetikler, amonyak içermeyen organik saç boyaları, SLES ( Sodium lauryl ether sulfate ) ve SLS ( Sodium lauryl sulfate ) içermeyen özel şampuanlar,
erkekler ve çocuklar için özel olarak üretilmiş kozmetikler vs artan oranlarda Pazar payı bulmaktadırlar.
Elbette kozmetik ürünlere artan talebi fark eden
birçok yerli ya da yabancı firma 2. kalite aktiflerle ürün geliştirme
yoluna gitmektedirler.
Burada sorumluluk biraz da tüketiciye düşmektedir.
Burada sorumluluk biraz da tüketiciye düşmektedir.
Ürün satın alırken araştırma yapılması ve ürün
içeriğine çok dikkat edilmesi zorunlu hale gelmiştir.
Bu hem kalitesiz ürünleri ayırt etmede hem de bir ürüne hak ettiğinden yüksek bedellerin ödenmemesinde seçilebilecek en doğru yoldur.
Bu hem kalitesiz ürünleri ayırt etmede hem de bir ürüne hak ettiğinden yüksek bedellerin ödenmemesinde seçilebilecek en doğru yoldur.
Bugün dünya kozmetik pazarının büyüklüğü 250
milyar dolar civarındadır,
Türkiye’de ise kozmetik pazarı sadece 2 milyar dolar büyüklüğe sahiptir ve %80 i ne yazık ki yabancı markaların kontrolü altındadır.
Türkiye’de ise kozmetik pazarı sadece 2 milyar dolar büyüklüğe sahiptir ve %80 i ne yazık ki yabancı markaların kontrolü altındadır.
Avrupa’da kişi başına düşen kozmetik harcaması
150 dolar iken bu rakam Türkiye’de hala 30 dolar civarındadır.
Ancak batı dünyasında genç nüfusun azalması,
Türkiye’de ise artması sebebiyle yakın gelecekte
Türkiye’de kişi başına düşen kozmetik harcamasının hızla artacağı öngörülmektedir.
Türkiye’de kişi başına düşen kozmetik harcamasının hızla artacağı öngörülmektedir.
benim gibi kozmetikle ilgilenen bir psikolog için çok önemli bilgiler bunlar :))
YanıtlaSilbenim gibi kozmetikle ilgilenen bir psikolog için çok önemli bilgiler bunlar :))
YanıtlaSil